by Ayseb – Kurşunkalem
Gece, sessizliğini bile yutmuştu. Ay, taht salonunun taş zeminine gölgeler dökerken, altın işlemeli pelerininde gri bir ağırlık taşıyan kral, tek başına oturuyordu.
Kılıcı yanındaydı. Ama bugün ona ihtiyaç duymuyordu. Bugün savaş, dışarıda değil… içindeydi.
"Taht bana mı kaldı, yoksa ben mi geriye kalan son şey oldum?"
diye fısıldadı kendine. Saray sessizdi, ama o ses yankılandı.
Cevap yoktu. Hep olduğu gibi.
Kralın adı bile unutulmuştu. Zamanla, halk onu sadece bir unvanla çağırmaya başlamıştı:
Gölgelerin Kralı.
Çünkü o, her karanlıkta görünür, her sükûnette fark edilmeden izlerdi.
Bir zamanlar adaletiyle bilinen bu adam artık kendi iç savaşlarının esiri olmuştu.
Kalbinde taşıdığı yük, tahtın ağırlığını geçmişti.
Saray duvarlarında hâlâ onun emirlerini yankılayan sesler vardı. Ama artık yalnızca hatıralar konuşuyordu.
Onları susturmak için her gece içindeki karanlıkla yeniden yüzleşiyordu.
O gece, gölgeler ona bir rüya fısıldadı:
“Tahtlar geçicidir, ama yazılanlar ebedidir.”
Ve o an, kral kılıcını bırakıp eline bir kalem aldı.
Karanlıkla, kalemle savaşmak için.
Çünkü belki de en büyük zafer, kimsenin görmediği ama her satırda hissedilen bir hikâyede saklıydı.
Ve Gölgelerin Kralı o gece yazmaya başladı…
Çok etkileyici aynı zamanda sürürkleyici bir hikaye olmuş. Emeklerinizin karşılığını almanız dileğiyle başarılarınızın devamını dilerim.
YanıtlaSilSürükleyici bir hikaye devamını heyecanla bekliyorum
YanıtlaSilGerçekten çok güzel bir giriş olmuş devamını heyecanla bekliyor olacağım🙏🏿🙏🏿
YanıtlaSilYazmak 10 okumaya bedel derder. Zor bir iş. İçinizdekilerin niclerini kaleme dökmeniz temennisiyle. Yazılarınızın takipçisiyiz. Esenlikle kalın.
YanıtlaSilÇok güzel olmuş başarılarınızın devamını dilerim 🙏🏻
YanıtlaSilDevamını merakla bekliyoruz.
YanıtlaSilBen krali taniyorum👍
YanıtlaSil