Kiron, Gölgelerin Kalbi’nin geri çekildiği kulede bir süre öylece kaldı. Solgun ay ışığı kule penceresinden içeri süzülüyor, taş zemindeki semboller hâlâ titrek bir parıltıyla yanıp sönüyordu.
Kalbinde yeni bir güç hissediyordu. Fakat zihnindeki sesler hâlâ tam anlamıyla susmamıştı.
Tam o sırada, kule duvarlarından bir taş gevşedi. Yavaşça kayarak ardında bir gizli geçit açığa çıktı.
Bu, efsanelerde adı geçen Gölgelerin Yolu olmalıydı yalnızca en derin karanlığı aşanların adım atabileceği bir yol.
Kiron bir an tereddüt etti. Sonra adımlarını geçide doğru çevirdi.
Geçit boyunca duvarlar fısıldıyordu:
“Zamanın daralıyor, Kiron... Gölgelerin Kralı’nın dönüşü bekleniyor…”
Yolun sonunda, taş bir odada bir siluet belirdi. Yüzü gölgelerle gizlenmiş yaşlı bir kadın — Eski Kehanet Bekçisi.
“Hoş geldin, Kiron.”
“Beni tanıyor musun?”
“Senin yolun kehanetlerde yazılı... İçindeki gölgeyi yendin ama dışardaki fırtına yeni başlıyor.”
Kadın, avcunun içinden kadim bir mühür çıkardı. Gölgelerin Mührü — gölge varlıkları kontrol eden bir anahtar.
“Zahadran geri dönüyor,” dedi kadın.
“Ve senin ışığın bu dünyaya yeniden umut verebilir. Ama tek başına değil.”
O anda, yer sarsıldı. Gölgelerin Tarikatı’ndan bir grup gölge savaşçısı kuleye yaklaşıyordu.
Kiron kılıcını çekti. Artık bu savaşı hem kendi içi hem dış dünya için veriyordu.
Ve ilk adımı attı. Gölgelerin arasında dans edercesine ilerledi.
Tebrikler çok güzel 👏🏻
YanıtlaSil