Gece, Ruhlar Vadisi’ne çökerken, gökyüzü adeta siyaha boyanmıştı. Kiron, Sürgün Dağı'nın eteklerinde diz çökmüş, elini yakan topraklara bastırıyordu. Toprak nefes alıyor, her kıpırtısında geçmişin hayaletleri fısıldıyordu.
“Gölgeler seni izliyor Kiron…” dedi içindeki ses.
“Ama sen artık sadece bir izleyici değilsin. Gölgelerin efendisi olmaya aday birisin.”
Yanında Belis duruyordu; gözleri uzaklara, rüzgârın taşıdığı külden örülü ufka takılmıştı. Hain prens Lorven’in ordusu yaklaşıyordu. Kutsal Dağ’ın çevresinde toplanan karanlık güçler artık açıkça kendini göstermeye başlamıştı.
“Zaman daralıyor,” dedi Belis. “Eğer Işık Kitabı’nın son parşömeni de ele geçerse… dünya bir daha hiç uyanmayabilir.”
Kiron başını eğdi. Elindeki yarık, hâlâ kan sızdırıyordu ama bu sıradan bir yara değildi. O gece, 6. bölümde gerçekleşen Karabüyü Çemberi sırasında Zahadran’ın lanetli oklarından biri, Kiron’un özünü delip geçmişti. Şimdi her nabzında gölgeler fısıldıyor, rüyalarında karanlık çağırıyordu.
Ancak Kiron’un içinde hâlâ bir ateş yanıyordu. O ateş, çocukken annesinin söylediği şarkılarda, Aetherion yıldızının ışığında ve dostlarının gözlerinde parlayan umuttu.
Ateş Uyandı
Kutsal Meclis’in eski kalıntılarında, büyülü taşlar yeniden parıldamaya başladı. Arinna, ellerini taşıyıcı levhaya bastırırken mavi enerji çatlaklardan göğe doğru yükseldi.
“Gölgenin içindeki ışık da bir ışıktır…” dedi Arinna, gözleri nemli.
“Ve sen o ışığın taşıyıcısısın Kiron.”
Kiron ayağa kalktı. Zırhını giymedi. Gölge Kılıcı’nı kuşanmadı. Sadece çıplak elleriyle, geçmişiyle ve inancıyla yürümeye başladı. Gök gürledi. Toprak titredi. Lorven’in karanlık ordusu vadinin karşı yamacında görünürken Kiron, tam ortalarında dimdik duruyordu.
“Bu gece, kader yeniden yazılacak,” diye haykırdı. “Ve ben, gölgelerle değil, onların içindeki ışıkla yürüyeceğim!”
Gölgeler Sarsılıyor
Belis, Arinna ve diğer yoldaşlar bir bir saf tuttu. Binlerce yıl önce mühürlenmiş olan Ateş Kapısı, ilk kez yeniden titreşmeye başladı. Zahadran’ın kehanetlerinde adı geçen “Gölgeyi yaran çocuk” artık bir söylence değil, yaşayan bir iradeydi.
Ve o gece…
Gökyüzünde iki yıldız çarpıştı.
Karanlık içinden çığlıklar yükseldi.
Ve bir çocuk, gölgelerin tam kalbine yürüdü…
Yanında umut, ardında tarih, karşısında kader vardı.
Yorumlar
Yorum Gönder